İmkansızın Kıyısında
Her aşk, yeniden doğmakla ölmek arasında bir yerdedir.
Heybemin kapağını bu akşam yavaşça araladım.
Bir serin sonbahar akşamı gibiydi içinden çıkan duygu: sessiz, derin ve yakıcı.
Aşk çıktı heybemden…
Ne tam anlatılabilen, ne de unutulabilen o hâl.
Birine dokunmadan yanmak, bir sesle uyanmak, bir bakışta ömrü tüketmek. Evet, bu akşam kelimeler biraz eksik, ses biraz kısık, kalp ise bütünüyle açık. Çünkü bu kez heybem, aşkın imkânsız yanına, dokunulamayan tarafına ait.
Aşk bazen bir çemberdir; insan o çemberin içinde döner durur.Ne dışına çıkabilir, ne de merkezine ulaşabilir. Gitmek istersin ama ayakların seni geri çeker. Unutmak istersin ama bir şarkı, bir sokak, bir koku gelir, seni yeniden başa döndürür. İşte o an anlarsın: Aşk, hiçbir zaman tam başlamaz, tam da bitmez.
Bir eksikliktir, bir yarım kalmışlık hissi…
İnsana acıtır ama aynı zamanda yaşattığını da hissettirir.
Bazı insanlar kaderine yazılmaz. Onlar kalbine kazınır. Ve kalp, kaderden farklı bir yerdir; orada silgi yoktur. Birini sevdiğinde, o sevda oraya kazınır; ne yıllar geçirebilir, ne sözler silebilir. Bir gün biri “unut” dese bile, sadece gülümsersin. Çünkü bilirsin ki, unutmak aslında hatırlamamak değil, hatırladığında artık acıtmamasıdır. Ama bazı isimler vardır; hatırladığında bile içinden bir sızı geçer. İşte onlar, kalbimizin en sessiz ama en kalıcı misafirleridir.
Cemal Süreya, Sevda Sözleri’nde işte bu kalıcı misafirlerin dilini konuşur.Onun dizelerinde aşk, bir seçim değil, bir mecburiyettir.Bir suç değil, bir yemin…
Sevmek, Süreya’nın kaleminde bir yeniden doğuştur.Her kelimesi bir yara gibi, her dizesi bir ilmek gibi insanın kalbine işlenir.“Beni öp, sonra doğur beni,” derken aslında şunu söyler:
Her aşk, yeniden doğmakla ölmek arasında bir yerdedir.
Tıpkı “İkinci Bahar”daki Ali Haydar Usta ile Hanım’ın hikâyesi …
İki yorgun kalbin, yıllar geçse de kalbini taze tutabilmesinin hikâyesi.Ne gençliğin coşkusuyla başlar bu sevda, ne de ihtirasla biter.Bir çay buharının içinde, bir sokak lambasının altında filizlenir.Ali Haydar’ın gözlerinde yılların yorgunluğu, Hanım’ın susuşunda geçmişin dinginliği vardır.Ama yine de bakıştıklarında, hayat yeniden anlam kazanır.Aşk, bazen öyle yüksek sesle değil, bir sessizliğin içinden geçerek büyür.
Ve bu hikâye bize şunu öğretir:
Sevgi, yaş tanımaz.
Yeter ki insan, kalbini yeniden açacak kadar cesur olsun.
Çünkü aşk, her mevsimde yeniden filiz verebilen bir bahardır.
Bir de Cem Yıldız’ın sesi gelir kulağa: “Sen İmkânsızsın.”
Bir aşkın sessiz çığlığıdır bu parça.Ne tam bitmiş ne de tam başlamış bir hikâyenin yankısı gibi…
“Bir köşeyi dönsem ölüm, düz gitsem hayat…”
Aşkın özeti değil midir bu?
Bir yanda yaşamak isteği, diğer yanda incinme korkusu.Aşk bazen ne gitmeye ne de kalmaya razı olmamaktır.Ve insan, o aralıkta yaşamayı öğrenir.
“Sen imkânsızsın” der ama vazgeçemez.
Çünkü bazen imkânsızlık, insanın en sadık hatırasıdır.Bir yara değil, bir varlık biçimi hâline gelir.
Yılmaz Erdoğan’ın “Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak” şiiri, bu duygunun sessiz yankısıdır.
Yeni bir sayfa açmak unutmak değildir.Aynı isme, aynı kalbe yeniden bakabilmektir.
Birini yeniden sevmek değil, o sevdayla yeniden yaşamayı göze almaktır.Belki de aşkın en olgun hâli budur:
Konuşmadan anlaşmak, susarken sevmek.
Bir sessizlik bazen bütün itiraflardan daha gürdür.
Belki de aşk, hiçbir zaman tam varamadığımız yerdir.Biraz eksik, biraz geç, ama hep kalpte kalan…
Bir gün yollar değişir, şehirler büyür, insanlar uzaklaşır ama kalbinizdeki bir isim hiç solmaz.
Bazı sevdalar kavuşmak için değil, insanı insan etmek için gelir.Öğretir, büyütür, olgunlaştırır.Aşk bazen bir yara değil, bir ayna gibidir; kendini görürsün orada.
Ve sonunda anlarsın:
Birini sevmek, ona sahip olmak değil, onu yüreğinde onurlandırmaktır.
Sevgili dostlar,
Bu hafta heybemin kapağını kapatırken size sadece bir şey söylemek istiyorum:
Eğer birini seviyorsanız ama o sevda kalbinize sığmıyorsa, bilin ki yalnız değilsiniz.
Her kitapçı rafında, her plak dükkanında, her şiir defterinde sizin gibi biri var.
Seven ama kavuşamayan…
Suskun ama hâlâ hisseden…
Aşk, bazen bir kalpte yaşlanır ama hiç ölmez.
Çünkü aşk, iki kişinin sığamayacağı kadar büyük bir kelimedir.
Ve bazen, en güzel hikâyeler hiç yazılamayanlardır.
Belki de aşk, tam da bu yüzden güzeldir.Eksik kaldığı için.
Bitmediği, tamamlanmadığı, bir sessizliğin içinde yankılandığı için.Ve biz, o yankının içinde yaşarız.
İmkânsızın kıyısında.
Haftanın Kitabı: Sevda Sözleri – Cemal Süreya
Haftanın Filmi: İkinci Bahar
Haftanın Şiiri: Yeni Bir Sayfada Sana Bakmak – Yılmaz Erdoğan
Haftanın Parçası: Sen İmkânsızsın – Cem Yıldız
Haftanın Sözü: “Bazı insanlar kaderine yazılmaz; kalbine kazınır. O yüzden silemezsin, sadece yaşarsın.”
Muhammet Mustafa DİCLE
mhmddcl@gmail.com







0 Yorum